15 Aralık 2010 Çarşamba

"WIKILEAKS NE Kİ? İLAÇ MI?"

Malumunuz son günlerde bir Wikileaks’tir gidiyor. Yerel-özel her radyo ve tv kanalında, yazılı basında, kısacası her bültende bahsediliyor bu konudan. Wikileaks’te belgelerin açıklanmasının yarattığı diplomatik sarsıntı başlı başına incelenmesi, üzerinde düşünülmesi gereken temel bir konu. Ancak bugün benim üzerinde durmak istediğim nokta Wikileaks’in halkın üzerindeki etkisi. Hatta gözlemlerimden sonra bu noktayı biraz daha geri çekip, halka göre Wikileaks’ın ne olduğu üzerinde durmak zorunda kalmaktayım.

Wikileaks henüz belgeleri açıklamaya başlamadan önce habere yoğun bir şekilde basında yer verildi. “Dünya nefesini tuttu, Wikileaks’ın belgeleri açıklamasını merakla bekliyor.” Belgeler açıklandıkça diplomaside titreşimler oluyor. Wikileaks dizisinin baş yıldızlarından biri de Türkiye. Türkiye ile ilgili 15.000 in üzerinde belgenin var olduğu söylenmekte. Ülkeler arası ilişkilerimiz hakkında, cumhurbaşkanı, başbakan ve birçok bakan hakkında açıklanan bilgiler ayrı ayrı haberleştirilerek sunuluyor halka. Dünya duruyor, medyada “wikileaks” konuşuyor. İç ve dış diplomasi deprem tehlikesinde. Kısacası bu konu gündemde çok yönlü bir haber ağı oluşturuyor.

Wikileaks’ın belgeleri açıklamaya başlamasının üzerinden 3 gün geçmiş durumda. Hasta olduğumu haber alan bir arkadaşım halimi hatrımı sormak için beni aramış. Havadan sudan konuşuyoruz. Bir süre sonra bakıyorum arkadaşın telefonu kapatmaya niyeti yok, ancak sohbet de yürümüyor, o anda gayri ihtiyari olarak soruveriyorum “Wikileaks hakkında ne düşünüyorsun?” diye. Pek araştırmadığını söylüyor. Ve soruyor: “Wikileaks bir dergi dimi? Neyi açıklıyormuş peki?” bunu duyunca açıkçası oldukça şaşırıyorum ve rahatsız oluyorum. Bu hislerimi gizleyememiş olmalıyım ki, arkadaşım öğrenmeye çalıştığını söylüyor. Kendimi toparlayıp, bildiklerimi, izlediklerimi elimden geldiğince anlatmaya çalışıyorum. Ama ne yalan söyleyeyim büyük hayal kırıklığına uğramış bulunuyorum.

Bu olayın üzerinden yaklaşık olarak bir hafta geçiyor. Wikileaks hala basında büyük yer kaplamakta. Bir yandan belgeler açıklanmaya devam ediyor, bir yandan muhalefet ve iktidar kendi arasında “wikileaks” savaşı yaşıyor. Ülkeler arasındaki kritik durumdan bahsetmiyorum bile. Derken Star Haber’de bir haber çıkıyor karşıma. Mikrofon vatandaşa uzatılıyor ve “Wikileaks nedir?” sorusuna yanıt aranıyor. Başlarda soruyu çok yadırgıyorum. “Wikileaks’in belgeleri açıklaması hususunda ne düşünüyorsunuz?” türünden bir soru sorulmasının çok daha mantıklı olacağını düşünüyorum. Ancak haberi izleyince bu düşüncemden hemen vazgeçiyorum. Çünkü verilen yanıtlar karşısında dehşete düşüyorum. Dehşete düşmek deyiminin kulağa biraz ağır geldiğinin farkındayım. Ama yine de durumu açıklayan en uygun ifadenin bu olduğunu düşünüyorum. Güzel vatandaşım ya Wikileaks’i duymamış ya da Wikileaks’ın ilaç adı, tekstil markası, çizgi film karakteri, sporcu olduğu üzerinde yorumlar yapıyor. Söylenenler o kadar uç noktalardaki bunun bir şaka olup olmadığı üzerinde tereddütler yaşıyorum.

Şuan hala daha bu haberin bir abartı olmasını diliyorum ve görüyorum ki haberde abartı unsuru kullanılmış. Ancak ne var ki birkaç arkadaşımla aramda geçen muhabbetten de feyz alarak gerçeklik payı olduğu fikri beynimin içinde dolaşıyor.

Etrafımız hızla gelişen teknolojinin önemli bir uzantısı olan kitle iletişim araçlarıyla sarılmış durumda. Hatta öyle bir durumdayız ki, kitle iletişim araçlarının esiri olduk. Her türlü ihtiyacımızı sanal olanın üzerinden tatmin etme arayışındayız. Televizyonu, telefonu, radyosu, interneti, yazılı basını hepsi birbiri içine geçmiş durumda.

Eski çağlar nezdinde düşünüldüğünde artık bilgiye ulaşmanın çok kolay olduğunu görmekteyiz. Enformasyon toplumu olarak adlandırılan günümüzde bilgi artık her yerde her şekilde bulunmakta ve kullanılmaktadır. Bilgiye ulaşmanın araçları ise, sosyo-kültürel ve ekonomik farklılıklara rağmen sınıf tezahürüne tezat bir şekilde toplumun büyük kesiminin elinin altında. Ancak bilgiye ulaşımın bu kadar kolay olması bilgiyi değersizleştirmektedir. Hepimizin bildiği bir şey vardır ki, insanoğlu ulaşılması zor olan şeyleri arzulamaktadır.

Ayrıca teknoloji çağında makinalar bir zamanlar insanların yaptığı işleri artık insanlar için yapar duruma geldiklerinden, teknoloji çağı insanlar bazında “tembellik çağına” dönüşmektedir. Enformasyon toplumunda esas olan kol gücü değil, kafa gücüdür. Kol gücünü gerektirecek şeyleri zaten makinalar yapmakta. Bu bakımdan düşünüldüğünde insanın düşünmeye ayıracak zamanı ve enerjisi olmalı. Ancak makinalar insanı her bakımdan köreltmekte, düşünmek gerektiğini düşünmez hale getirmektedir. Kısacası bilgiye ulaşmanın en kolay çağı olan “bilgi çağı” bilgisizleştirme özelliğiyle nam salar hale gelmektedir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder